27 Ağustos 2014 Çarşamba

Arda'yı özleyenlere..

Arda kuzum neredeyse 22. ayını da bitirecek.. 2 yaşa doğru hızla ilerlediğimiz şu sıralarda sevgili oğlumun halinde ve tavrında elbette değişimler, yenilikler mevcut..



Sabah kahvaltısı hala bulamaç şeklinde ve sanırım bir süre daha böyle devam edecek, çünkü zaten normalde az yediği için, en azından kahvaltıda aldığına inandığım besinlerden vaz geçmek istemiyorum. Gün içerisinde çok az yemek yiyor. Artık karışık sebze yemeğinden sıkıldı ama kendimize pişirdiğimiz yemeklerden de asla yemiyor. Makarna & pilav hala favori, ki bazen onları bile yemek istemiyor. Akşam yatırmadan önce muhallebi yediriyorum. İçerisine de mevsim meyvelerinden -bu ara şeftali- koyuyorum, zaten normalde tek başına meyve de yemiyor :) Yani ne değişirse değişsin, yemek konusu hiç değişmiyor..

Tatilden sonra uyku düzenimiz tamamen kayboldu.. Şu sıralar beni en çok üzen, yoran şey bu.. Tatilden önce Arda'yı akşam banyosunu yaptırdıktan sonra
en geç 9.30 gibi yatağına koyardım, biberona formaliteden birazcık mama yapardım, çünkü asla onu içmez, bir iki yudumlar, daha çok uykuya dalma nesnesi olarak kullanırdı. Sonra müziğini açar, biberonunu verir ve iyi geceler derdim, o da bize el sallar kendi kendine uykuya dalardı..  Allahım ne güzel günlermiş :(

Peki ya şimdi.. Ne oldu bilmiyorum ama zaten otelde park yatakta yanımızda yatmasıyla her şey başladı sanırım. Öncelikle akşam yemek saatimiz geciktiği ve sonrasında da biraz dışarıda vakit geçirdiği için uyku saati sarktı. Yani aslında rutini bozuldu doğal olarak. Odaya geldiğimizde biberon istemedi ve yanımızda yatıp 10-15 dk içinde uykuya daldı çoğunlukla.. Sonrasında yatağına koyuyordum. Daha sonra Erdek'e geldik ve orada da daha geç uyumaya, biberon almamaya ve uykuya dalarken illa ki benimle veya babasıyla yatmaya başladı. Hatta çabucak uykuya dalsın diye ayağımızda da salladık ama ben nedense evine gelince düzenine geri dönecek diye düşünmüştüm hep..
Boran işe dönmek zorunda olduğu için, ve benim de 1 hafta fazladan iznim olunca Erdek' de 5 gün Arda ile kaldım. Bu sürede zaten hep benimle yattı.

Bu da sanırım son nokta oldu ve evimize döndüğümüzde Arda asla yatağında yatmaz, kendi kendine uyumaz oldu. Biberonu bırakınca zaten otomatikman uyku nesnesi de kayboldu ve şimdi akşam uykuya inanılmaz direnç gösteriyor. Odasında asla uyumuyor, çoğunlukla salonda ışıkları kapatıp ayağımda sallıyorum çünkü bizim odaya da girmiyor. En azından yan yana yatalım, kitap filan okuyayım istiyorum ama şimdiki durum bu ve inanılmaz rahatsızım bundan.. Üstüne gidince inat ediyor, çünkü malum 2 yaş bunalımlarımız başlamış durumda.. Uykuya dalınca yatağına koyuyorum ama gece veya sabaha karşı uyandığında yine yanımıza alıyoruz. Bazı geceler uyanınca da deli divane bir ağlama krizine giriyor, ne yapsak ikna olmuyor, böyle anlarda inanılmaz sinirli ve gergin oluyorum ben de ve  "2. çocuk mu, aslaaaa" diyorum :) En kısa zamanda düzelir umarım..



Bu arada yaz başında havuzdan mikrop kaptı  ve 2 gün ateşlendi, ben o dönem köpek dişlerinin çıktığını sandım, çünkü diş etleri de kırmızı ve şişti ama meğer o virüsle ve ateşle ilgiliymiş. Köpek dişlerimiz hala yok ama azılar tamamen çıktı artık.. Tabi güneşin inanılmaz etkisi var bunda..






Uyku ve yemek dışında tatillerimiz güzel geçti. Boran'ın izni olmadığı için bayramı değerlendirdik ve geniş ailemizle (Gülten Anne, Çetin Baba, Ayşegül, İldeniz ve Arda'nın güzel kuzenleri İlay ve Derinsu) Hilton Dalaman Sarıgerme' ye gittik. Otel gerçekten muhteşem, tesis zaten Bebek ve Çocuk Dostu olarak geçiyor ve bunu fazlasıyla hak ediyor. Havuzlar harika ama maalesef ben çok havuz insanı değilim, bana güzel deniz lazım. Bu anlamda biraz zayıftı bana göre, evet upuzun harika bir sahili var, zaten kum alanı koruma altında, dolaşmak, kazmak yasak çünkü carettaların yumurtlama bölgesiymiş. Deniz elbette çok temiz ama dalgalı ve dibi de ince kum olduğu için su bulanık. Ben zaten dalgalı deniz sevmem, bir de üzerine bulanık olunca hiç keyifli gelmedi bana. Ancak sabah saatleri nispeten daha berrak ve sakin oluyordu, öğleden sonra rüzgar çıktığı için dalgalar artıyordu.




sabah denizi
Erdek' te de bu sene deniz genellikle kötüydü. Dolayısıyla güzel deniz için umudum Kurban Bayramı'na planladığımız Akyaka tatilinde :)
 
Arda bu tatiller sürecinde doğru düzgün kimseye yaklaşmadı. Onun tek olayı bendim. Sürekli benimle olmak istedi, uyuduğu süreler dışında rahat ettiğimi hatırlamıyorum. Hatta bir ara "lütfen artık İstanbul'a döneyim ve işime gidip dinleneyim" demeye başladım :) Sanırım birlikte uzun süre vakit geçirmek dengemizi bozdu. Ancak son günlerimizde artık Gülten Anne'ye ve özellikle İlay'la Derinsu'ya tamamen alışmıştı. Hatta sahilde top oynayan kendisinden büyük çocukların yanına gidip onlara katılmaya çalıştı :)

Denizi, havuzu, suyun her çeşidini hala çok seviyor. Yüzmeye çalışmasını seyretmek gerçekten çok keyifli. Bıraksam sıkılmadan bütün gün suyla oynayabilecekmiş gibi bir potansiyele sahip..

Bu dönemde kilosunda fazla bir oynama olmadı, ben hiç yemek yemediğini düşündüğüm için zayıflar sandım ama kendi dengesini koruyor. Ancak güneş, su derken boyu uzadı. Bunu da artık kucağıma aldığımda neredeyse dizime gelen ayaklarından anlıyorum :)




Şimdilerde insanlara daha yakın, en azından yüzünü kapatıp bir yerlere saklanmıyor eskisi gibi. Büyüklere yine fazla yaklaşmıyor ama çocuklarla oynamaya çalışıyor en azından. Dışarı çıkmayı hep seviyordu zaten ama kendi kendine veya benimle oynardı, şimdi çocukların arasına karışmaya çalışıyor.

Ama Erdek'te asıl iletişimi hayvanlarla geliştirdi minik bıdığım. Sahildeki sitelerden birinin bahçesinde yavru kediler vardı. Onları bir kez gördü ve her seferinde beni elimden tutup oraya sürükledi "miyuv, miyuv" diyerek :) Yapabilse hepsini kucaklayıp eve götürecekti, öyle sevdi onları.. Bir de Dilşat'ın köpeği Mexy ile öyle güzel oynadılar ki hemen bir köpek edinmek istedim. Çocukların gelişimi için hayvanlarla iletişim kurması çok önemli derler zaten ama ben maalesef bahçeli evim olmadan böyle bir sorumluluk alabilecek biri değilim, keşke olsaydım :(


Bu arada tam bir Pepe hastası oldu, çizgi filmlere ve özellikle şarkılara daha bir meraklı. iPad' den kendi kendine YouTube' a girip, Pepe videoları, "wheels on the bus" şarkıları filan açıyor. Ayrıca oyuncaklara, özellikle tahta puzzlelara, legolara ve arabalara ilgisi arttı.




En güzeli artık, söylenen her şeyi anlıyor olması ve biz anlamasak da bıcır bıcır bir şeyler anlatması.. Söylediğimiz her kelimeyi kendince tekrar edebiliyor ama 2 anlamlı kelimeyi bir araya getirip bir cümle kurmadı henüz. Kendi kendine bazı sesler, anlamsız kelimelerle bir şeyler anlatır oldu sadece. O kadar komik ve bir o kadar güzel ki, konuşmasını iple çekiyorum resmen :)







Bir yaramazlık yaptığında ve benim ona kızdığımı anladığındaki tepkisine ölüyorum. Hemen bana sarılmaya çalışıyor, elleriyle yanaklarımı okşuyor, gözlerimin içine bakıp garip bir şeyler söylüyor, sanki "bana kızma, beni affet" der gibi.. Hiç dayanamıyorum o haline..


Bir de "öp" diyorsun yanağını uzatıyor. Bakalım ne zaman gerçekten öpebilmeyi öğrenecek, bekliyorum..












Ve annelik, her şeye rağmen çoooookk keyifli :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder